Korku filmlerini bugün zevkle izliyor olmamdaki en büyük etken,
Ailecek toplandığımız tv karşısında korku filmleri başladığında odama
gönderilmek istememdi.Ailemin korumacı tavrı ben de o zamanlar aksi yönde
temeller atmıştı.Çocukken sürekli büyüklerin dediklerini yapmak durumunda olmak
ve kısıtlı bir yaşam alanımın olması zaten canımı sıkan bir durumdu.İlkokula
başladığımda da başka bır kurallar sılsılesıne gırecegımın,bana alınan sayısız
cıkolataya rağmen farkındaydım ancak en azından sınırlarım genıslıyordu.İlk gün
ağlamayıp saksı gibi durduğumu anımsıyorum.Cocuklugun katı sınırlarından
suspiriaya gelecek olursak, anne ve babamın beni filmlerden koruyucu tutumu ben
de korku filmlerine olan merakı daha da arttırdığı gibi bilinmez hale getirip o
filmlere cazibe de kattı.Trainspotting’deki alıntı gibi, "C vitamini yasa
dışı olsaydı, onu da kullanırdık.". Tabi filmlere cazibe katıp daha
da onları izlememi sağlayan bu durum çocukluğumda evin karanlık koridorunu
rekor hızda gidip gelmeye çalışmama da sebep olmuştu.Korkunun bir tür isyan
olduğunu aslında biraz büyüdükçe anlamaya başlamıştım.İzlememin yasak olduğu filmlerden
gördüğüm her sahnede aklıma kazınmıştı.Ancak tuhaf bir durum var ki,
Suspiria’yı çocukken uzun uzun izlememe rağmen yıllar sonra tekrar izlediğimde
anladım ki aklımda kalmamış.Suspiria en sevdiğim film olmuş ve hala tüylerimi
ürpertecek kadar beni etkilemişken hiç hatırlamamam sanırım ne denli korkup
beynimin onu sildiğinin bir işareti olmalı.
Giallo başta olmak üzere korku sinemasının kült yönetmeni
Dario Argento tarafından 1977 yılında çekilen Suspiria döneminde çok ses
getiren ve günümüzde başyapıt halini alan özel bir film. Suspiria’nın
senaryosu, oyuncu Daria Nicolodi’nin çocukken büyükannesinden dinlediği kara
büyü ve cadı masallarından Dario Argento ile birlikte yola çıkmalarıyla
yazılmıştır. Suspiria, Amerika’dan bale eğitimi almak üzere Almanya’da
prestijli bir dans okuluna gelen Suzy Banyon’un hikayesini ele alır.Film daha
ilk sahnelerinden itibaren izleyicisine güvensizlik hissini verir.Suzy’nin
havalimanında çıktığı anda artık farklı bir Dünya’da olduğu,fırtınalı atmosfer
ve radikal derecedeki kırmızı ve mavi ışıkların kullanımıyla izleyicinin
hislerine doğrudan aktarılır.Tehlike ve güvensizlik adeta sinematografiyle
sessizce izleyiciye işler. Susy okula geldiğinde ise huzursuzluk daha da
yoğunlaşır.Gotik bina çok ta uzaktan olmayan çekimlerle,kırmızının hakim olduğu
renkleriyle Susy’yi içine çekmek uzere bekleyen bir kapan gibidir ve sanki
olacakların habercisi bir tabela halini alır.Ancak bir yandan da oldukça
estetiktir ve bu durum Dario Argento sinemasında merkeze yakın noktalarda konumlanan
bir niteliktir.Katillerin fetiş giyim stillerinden, ışıklara kadar filmlerinde
daima korku ve şiddet yakın çekimlerle estetize edilir.Suspirianın yüksek
kontrastlı yapısının,ışıklarının bir sebebi de technicolor olarak çekilmesi ve
üzerinde iyi uğraşılmasıdır.Filmin sinematografik oluşumunu merak edeler bu
yazıyı okuyabilirler. https://ascmag.com/articles/suspiria-terror-in-technicolor
Yakın çekimlerle Susy’nin serüveni işlenirken bazı yerlerde
de uzak çekimler çaresizliği aktarmada başarılı olmuştur.Kör piyanistin ölümü
sırasında kamera Berlin meydanını oldukça uzaktan çekmektedir ve bomboş
meydandaki kör bir adamın bir tür bilinmez düşmana olan direnme çabası da
etkileyicidir.Dario Argento Suspiria’da da sanatsal objeleri sinemasına
taşımaktan geridurmaz.Tıpkı 1970 yapımıL'uccello
dalle piume di cristallo (Kristal kanatlı kuş) filminde yaptığı gibi
heyklellere özellikle yer verir.Filmde etkileyiciliğe etki eden bir diğer
faktör ise müziktir.Işıklar kamera hareketleri,rüzgar sesleri ve müzik ahenkle
ürkütücü bir senfoni halini alır.
Film bugün bile cesur tavrıyla anılırken, Dario Argento arzuladığı kadar cüretkar davranmamıştır.Aslında okuldaki öğrencileri canlandıran oyuncuların çok daha küçük yaşlarda castlardan seçilmesini istemiş ancak vazgeçilmiştir.Ardındanbinalar ve iç mekan oldukça heybetli inşa edilmiş ve en azından oyuncuları ufaltıcı bir etki sağlaması istenmiştir.Tellerle dolu odaya düşüp ölme
sahnesi,okulun içinde asılan kız ve ustura sahneleri oldukça akılda kalıcı ve
dönemine göre cesur sahneler olmuştur.Öyle ki ilk kez usturayla tıraş olacakken aklıma gelen tek şey Suspiria'ydı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder