27 Ocak 2019 Pazar

Hakan Günday'ın Piç Romanı ve Nihilizm


( Bu yazı sosyologca dergisinin 15-16 sayısında yayımlanmıştır.)


 

   Piç, yazar Hakan Günday’ın 2003 yılında yayımlanan üçüncü romanı.Günday ve Piç’e gelmeden önce kısaca Nihilizmden ve kısmen de pesimizmden bahsetmekte fayda var. 

        Genel anlamda fikir babası olarak Nietzsche’yle anılan ve “God is dead”(tanrı öldü),”No future”(Gelecek yok) gibi mottolarla anılan nihilizmin tanımlarına bakalım.Çeşitli tanımlamalar şunlar; “Nihilizm,metafizik ve ahlaki güçleri yok sayan, mevcut olan değerlere ve düzene karşı çıkan, hiçbir iradeye boyun eğmeyen görüşlerin genel adıdır.“Köken itibariyle, Latince “Nihil” sözcüğünden gelen nihilizm, herhangi bir nesnenin varlığının bulunmadığı, salt var olmamanın olduğu duruma işaret eder.”Nihilizm, hiçbir şeyin var olmadığını, hiçbir şeyin bilinemeyeceğini savunan görüştür. “Nihilizm, insanın yaşadığı dünyanın da içinde bulunduğu evrendeki her şeyin anlamsız ve tamamen değersiz olduğunu savunan bir görüştür.”Nihil” kelimesinden türeyen nihilizmin tanımlarına baktığımızda ortak noktanın “hiçlik” olduğunu görüyoruz. Peki, daha detaylı bakacak olduğumuzda Nihilizm düşüncesinin tarihi süreci ve yapısı nasıldır?

      Nihilizm, 19. yüzyılın ilk zamanlarında Rusya coğrafyasında ortaya çıkmış ve, günümüzde dünya genelinde kabul gören büyük felsefe akımları arasına girmiştir Nihilizm kavramı ilk kez 1799’da, Alman yazar Frederich Jacobi tarafından, arkadaşına yazmış olduğu bir mektupta kullanılmıştır. Latince hiç anlamına gelen “Nihil” kelimesinden türeyen Nihilizm, görüldüğü üzere çeşitli şekillerde tanımlanabilen ve kendi içerisinde yorumlanabilen, özellikle “Tanrı öldü.” Mottosu sebebiyle yanlış anlaşılabilen bir düşüncedir. En yalın anlatımla Nihilizm, insanın yaşadığı dünyanın da içinde bulunduğu evrendeki her şeyin anlamsız ve tamamen değersiz olduğunu savunan bir görüştür. Bilginin herhangi bir kaynaktan gelmediğini savunan nihilizm, aynı zamanda tanrı kavramını da kabul etmez. Tüm metafiziksel kavramları gerçek dışı kabul eden Nihilizm, sosyal hayatta var olan tüm değerlere de karşı çıkar. Nihilizm kendini daha çok Turgenyev’in Babablar ve Oğullar adlı romanından sonra kabul ettirmiştir. Babalar ve Oğullar romanında Nihilizm, Bazarov adlı karakterin bütüncül reddedişiyle görülür. Yani Bazarov Rusya’daki devletin, kilisenin ve ailenin otoritesini yadsıyarak anarşist bir şekilde var olan devrimci bir hareket içerisine girerek nihilist düşüncesini var etmiştir. Bu durum bir bakıma Nietzsche’nin Hıristiyan ahlakını reddedişine benzemektedir.19. yüzyılda hızlı bir şekilde yayılmaya başlayan Nihilizm akımı, özellikle bilgi ve ahlak felsefesi alanında kabul görmüştür. Siyaset biliminde de kendine takipçi bulan Nihilizm, tüm değerleri ve gerçeklikleri yok sayar. Genel geçer bir bilgi sistematiğinin olamayacağını iddia eden Nihilizm, kaynağı ne olursa olsun bilginin “doğru ya da yanlış” olarak nitelendirilmesine karşı çıkar. Yokçuluk olarak da bilinen Nihilizm varlığın kendisini dahi yok sayar ve varlık felsefesinin incelediği konuların tamamına büyük bir şüphe ile yaklaşır. Bilimsel düşünceye tutunan Nihilistler, aralarında felsefenin de bulunduğu “tüm toplum bilimlerini” yok sayar. Hatta Nietzsche tarafından Nihilizm, aşılması gereken bir aşama olarak görülmektedir.


Peki nihilizm felsefesini Kimler OLUŞTURMUŞTUR ?


      Nihilizm felsefesi ilk olarak Schopenhauer tarafından ortaya atılmıştır. Friedrich Nietzsche, Schopenhauer'ın nihilist felsefesi ile yola çıkmıştır. Ancak ona göre, nihilizm yanlış ve eksik anlaşılmaktaydı. Nietzsche bundan dolayı zamanla nihilizmi yeniden temellendirdi. Nihilizmin en eksik yanı, yaşamı olumsuzlamasıydı. Nietzsche, "yanlış nihilizm"i yaşayanları sıklıkla "pesimistler" olarak tanımlar. Ona göre pesimizmin aşılması gerekmektedir. Gerçek bir güç felsefesi için, yaşamı kesinlikle olumlayan bir felsefe gerekmektedir. Yaşamın değeri anlaşılmalı ve bu değer yüceltilmelidir.
Nietzsche'ye göre Nihilizm, yüksek ideallerin değerlerini yitirmelerinden kaynaklanan olumsuz düşünce tutumudur. Nietzsche, kendi düşünce sistemini oluştururken, bunun aşılabileceğinde değinmiştir. Nietzsche için 'Tanrı öldü' ve bu varlık artık "kendisine yakıştırılan bütün değerleri hiçe indiren bir yokluk" olmuştur. Yani Nietzsche "Tanrı öldü" derken Avrupa'da ve dünyada tanrı kavramının yozlaştırıldığını, yok edildiğini söylemiştir.Nietzsche’nin düşüncesinde “Güç istenci” olarak adlandırdığı bir kavram vardır.Bu kavrama Piç'i incelerken değineceğim.





Piç (2003) ve Nihilizm


    Piç Hakan Günday’ın Kinyas ve Kayra,ve Zargana kitaplarından sonra çıkarmış olduğu üçüncü eser.Piç’te okuyucu 4 ana karaktere tanık oluyor.Hakan,Cenk,Afgan ve Barbaros.Bu 4 karakteri ilk okuduğunuzda eğer öncesinde Kinyas ve Kayra’yı okumuşsanız oldukça yoğun bir benzerlik olduğunu anlıyorsunuz ve Piç’i okudukça bu ibarenin bir nevi bir insan familyasını tanımadığını açıkça kavrıyorsunuz. Bundan dolayı Piç olarak adlandırılan bu familyaya Kinyas ve Kayra’nın da dahil olduğunu düşünmeniz mümkün.Piç familyasına mensup 4 dikiş tutmaz.Piç familyası diyorum çünkü kitapta piçlik bildiğimiz anlamından ziyade tamamen anti bir kimlik.Romandaki piçler belki Kinyas ve Kayra değil fakat Kinyas ve Kayra’nın piç familyasında safkan bir örnek olduğunu düşündürüyor.Aralarındaki yakınlıklar çok nitekim Hakan Günday’da bir röportajında;“Bütün karakterlerim “Hiç”’inpeşinde koşarlar ama “hiç”’in ne olduğunu bilmezler.Hiçi aramanız için “her şey”den nefret etmeniz şarttır.” diyerek karakterleri arasındaki benzerliği belirterek Piçler ile Kinyas ve Kayra benzerliğini dolaylı yoldan destekleyen bir söylemde bulunuyor. Piçlere dönecek olursak, Hakan ,Cenk ,Barbaros ,Afgan .Dört ana karakter.Son derece benzer olsalar da,ufak farklılıklara sahip,toplumsal ve ahlaki değerlerden sıyrılmış ve bir şekilde 30’lu yaşlarına kadar sağ kalmış,anti materyalist tavırda 4 anti kahraman.Hiçliği,ailelerinin onlara sunduğu tüm geniş olanaklardan ve toplumdan kaçmak için bir yangın çıkışı olarak gören fakat sonlarını yangına çevirdiklerinin farkında olmayan 4 ana karakter.Bu 4 karakter Kendi kimliklerinden sıyrılarak Günday’ın tasarladığı piç kimliğine dahil oluyor.Bu şekilde hayat bulan hiçlik senfonisi basit ve çarpıcı bir biçimde okuyucuyu etki altında bırakmayı başarıyor.Karakterlerimiz ve anlatıcının alıntılarından yola çıkarsak kitabın nihilist tavrını daha net ortaya koyabileceğimizi düşünüyorum.

"Türkçe'deki kelimelerin ilk anlamlarının pek de geçerli olmadığı bir yüzyılda piçler,babaları bilinmeyenler değil,babalarına ihanet edenlerdir.Babalarına ve annelerine."İlk cümleyle piç sıfatının ilk anlamında olmadığını kavrıyoruz.İleriki kısımlarda Piç ile kastedilen kelimeyi göreceğiz.Piç sıfatı ile kastedilen kimliğin çatısı altındaki insanların toplumsal normlarla zıt olduğunu ve yıkıcı tutum aldıklarını görüyoruz.Piçler toplumsal kuralları hiçleştiriyor. Ayrıca Nihilizm’in Güç İstenci kavramından yola çıkacak olduğumuzda,insan bedeninin güç istenci eseri olduğu,akıl denetiminde olmayan bu istencin insanları geçici tatminlerle hiçbir zaman sıyrılamayacağı bir bıkkınlık ve acı döngüsüne soktuğunu görüyoruz bu durum eserin pesimist karakterleri için geçerli. Günday'a göre piçlerin ebeveynleri dünyadan doğal ölümlerle ayrılmazlar.Katillerinin adı üzüntüdür. Kimse öz çocuğunun ihanetlerinden canlı kurtulamaz. Kurtulsa bile içi doldurulmuş bir av hayvanından farksız yaşar ve piçler her ne kadar birçok geceyi ailelerinin leşlerinin hayaletleriyle geçirseler de, sabah hissettikleri tek acı bademciklerindeki sigara yanığıdır.

  İleriki kısımlarda,bir nesneden(kol saati) yola çıkarak modern yaşamın işleyişi ve karakterlerimizin hiçlikçi düşünceleriyle düştükleri zıtlığı görmek mümkün. Aynı şekilde az önce ifade ettiğim Güç istenci kavram burada söz konusu.“Öğleden sonra üç, günü yirmi dört saate bölmüş olanların torunlarının iş hayatlarında en verimli oldukları zaman dilimidir. Başkalarının banka hesaplarında tutsak duran paraların kendi ceplerinde özgürlük bulacağını düşünenlerin, sattıkları ürünün vazgeçilmezliğine karşılarındakini inandırmak için kelime haznelerinin sınırlarını zorladıkları bir saattir. Ama eğer bir terasta yaşıyor ve herhangi bir çıkar karşılığında çalışmanın ne olduğunu bilmiyor ya da hatırlamıyorsanız öğleden sonra üç, sizin için sadece öğleden sonra üçtür. Pahalı saatler takan insanların zamanları değerlidir. Ama bir terasta yaşıyor ve saati sokaktaki yabancılardan öğreniyorsanız, zaman size sonsuzmuş gibi gelir. Ve ekonomi, bilim haline gelmeden önce de var olan bir kurala göre bolluk, değersizliği getirir.”

    Kitabın daha da ileri kısımları Nietzsche’nin pesimist olarak adlandırarak negatif yönde eleştiriler getirdiği olumsuzcu düşünceyle paralel yönde.Bu düşünce Nietzsche’nin Schophenhauer’dan eleştirilerle yola çıkarak nihilizm düşüncesini ortaya koymasını sağlamıştır. Schophenhauer’in kötümserliğine göre(ki bu aslında pesimist düşünce mi gerçekçilik mi tartışmalarına açıktır).Ona göre Dünya, acılarla dolu bir feryat, sefalet vadisidir. Her şeyin bir şans olduğuysa yanılsamadır. Bütün hazlarımız yalnızca negatif kalacak, durup dinlenmeden çaba harcayan istençlerimiz son olarak bir "hiçlikle" memnun edilecektir.Çünkü her şey, çabalarımız, bir yetersizlik kaynağından gelir ve memnuniyetsizliğimizle birlikte yetersiz bir gerekle çabasına kaldığı yerden devam edecektir ki, öyleyse acı olarak kalacaktır giderilmediği sürece. Hiçbir memnuniyet de sürekli değildir, ondan çok daima yeni bir çabanın yeni başlangıç noktasıdır. Çabayı her yerde görüyoruz, defalarca yavaşlatılmış, engellenmiş ve savaşır vaziyette; yani sürdüğünce acı olarak ama çabanın son hedefi olarak değil. Öyleyse çaba acının son hedefi ve ölçütü değildir. İstencin, her şeyden önce her şeyi istemenin esası ihtiyaçtır, eksikliktir, yetersizliktir. Sonuç itibarıyla acıdır. Öyleyse yaşam, can sıkıntısı ile acının arasında sallanarak gidip gelendir.Piç'te söylendiği gibi;Piçler yaşamaz sadece hayatta kalır.Kitapta karakterlerin bulunduğu durum aynı zamanda aşılması gereken bir vaziyette oldukları mesajını taşıyor. Bu da Nietzsche’nin üst insana giden yolda nihilizmi aşılması gereken bir aşama olarak görmesiyle paralel.“Piçler, âşık oldukları kadınların kendilerini kurtaracaklarını düşünür. Oysa hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmak için gelmemiştir.”

   Sonraki kısımlarda Nietzsche’nin geçmişin insanı zincirleyerek an’da mutluluğu mümkünatsız kıldığı düşüncesi devreye giriyor. Buradan yola çıktığımızda punk ve yer yer beat kuşağı edebiyatında kendisine yer bulan No future(gelecek yok) mottosuyla paralellik söz konusu.Bu çıkarımı ise şu alıntıdan direkt olarak yapmak mümkün oluyor;"Maceraları, kaçan ve kovalayan insanlarınkinden çok daha durağan gibi görünse de dökülen kan ve gözyaşı her zamankinden ve herkesinkinden fazlaydı. Çünkü onlar bir yere gitmiyordu. Sadece duruyorlardı. Belki de en korkunç şiddet buydu: durmak. İnsan kaçarken başkasının, dururken kendi kanında boğulur. İnsanın kendine biçtiği cezadan daha acı dolu olanı yoktur. İnsanın kendine verdiği cezaların ilki, işlediği suçtur. Piçlerin suçunun bir adı vardır: hayat felci. İsteyerek felç geçiren insanlar dururlar ve her saniyesinde bin bir hareketin olduğu bir filmde donmuş tek kare olarak yaşarlar. Çünkü korkarlar. Geçmişten ve gelecekten…”

  Eserde nihilizmin anti materyalist tavrına da tanık olmak mümkün.Hakan,Cenk,Barbaros ve Afgan geçmişin ve anın çaresizliğinde her şeylerini satan ve feda eden karakterler olarak karşımıza çıkıyor.Bu durumu somut biçimde Hakan karakterinin diyaloglarından birisinde görebiliyoruz.Söz konusu kısımda piçlerin düzenli maddi gelirleri olmadan nasıl devam edebildikleri sorusuna eşyalarını,ailelerinin onlara verdiği herşeyi sattıkları cevabı veriliyor.Diğer bir diğer kısımda eleştirel bir diyalog görüyoruz.


"İnsan paradan önce harcamayı öğrendi."
"Sonra harcayacağı bir şey kalmadı ve diğer insanlara baktı."
"Evet."
"Diğerleri ne yapıyorsa o da aynısını yapmaya başladı."
"Yani kendini harcadı."
"Evet."
"Ve insanın başına kendisinin getirdiği en büyük felaket olan..."
"Heba..."
"Dönemi başladı.”

    Nihilizm düşüncesinde eşitlik söz konusu değildir.Çünkü üst insana değer atfedilmiştir ve bu sebepten ötürü üst insana ulaşma gayesi vardır. Kitapta da herkesin ahlaki olarak eşit görülmesi piçlerle tezat bir durum yaratmaktadır. Aynı şekilde Nietzsche’nin görüşüne göre,nihilistler doğadaki tüm ahlakı reddetmez, ahlakın evrensel olduğunu iddiasını reddeder ve herhangi bir ahlak kuralını reddederken veya kabul ederken onun hayatı geliştirici mi yoksa engelleyici mi olduğuna bakar.Piçlere geldiğimizde durum bu şekildedir.”Piç olmanın doğuştan gelen tek şartı herhangi bir alanda üstün yetenek sahibi olmak ve o alana ilgi duymamaktır. Boğuşarak ve ter dökerek sınırlı yetenekleriyle günümüz dünyasını ve insanlık tarihini inşa etmiş olanların yanında piçler sınırsız yeteneklerini harcayanlardır. Hırstan yoksun üstün yetenekli piçlerle, yeteneksiz ancak ihtiraslı insanların aynı havayı soluyan, aynı türdeki hayvanlar olduklarına inanmak çok zordur. Ancak dünya öyle bir oyun bahçesidir ki, herkes yasalar önünde eşit ve bir vatandaşlık numarası sahibidir.”

   Daha ileri kısımlarda tek yönlü yıkıcı bir yoldan bahsedilmektedir.Bu yol ile kitabın son aşamasında net olarak varılacak hiçliğin inşası yapılmaktadır. ”Hakan bir zamanlar matematik profesöründen sirk cambazlığına, anarşistlikten ırkçılığa kadar birçok düşünceyi üstünde denemiş âmâ hiçbirini kendine yakıştıramamıştı.Dünya üzerindeki hiçbir şeyin ilgisini çekmediğini ancak nadiren sonsuz sıkıntısını dizginleyebilecek kadar uğraşlar gördüğünde, ailesinin kendisi için çizdiği yolu bombalamış ve kaybolmuştu. Hiçbir düşünceye, hiçbir mesleğe ve hiçbir şeye saygı gösterilmeyen tek yönlü bir yolda sakince yürüyordu”.Söz konusu yıkıcı yol, kitabın sonunda net bir biçimde varılacak olan hiçliği inşa etmektedir.Yavaş yavaş son kısımlara gelirken yine Schopenhauer ve Nietzsche'nin ifade ettiği anın çaresizliği düşüncesi ve acınının kaçınılmaz olduğu varsayımı bir alıntıyla paralel özellik taşır. Kitapta piçler düzensiz hayatlarında düzenli olarak içki içerler. Belli sayıdaki kadehten sonra sarhoş olup sızarlar.” Günday'a göre Sızdıkları yerin adı huzurdur.Yazar bir sonraki kısımda yine karakterlerini direkt biçimde nihilist niteliklerle okuyucuya aktarmıştır. Nietzsche’nin Tanrı öldü diyerek işaret ettiği şey aslında dünyasal anlamda yeniden inşa edilen tanrı kavramına karşıtlıktır. Bir sonraki alıntıda görüleceği üzere piçlerde tanrı inancına sahip fakat toplumca lanse edilen tanrıya karşıtlardır. “Dünya üzerindeki yaşıtlarının yarısı gibi "Tanrı var mı, yok mu?" sorusunu hiçbir zaman sormamış olan piçler, Tanrı’nın var olduğunu bilir ancak ona inanmaz ve kulları olmayı reddederler. Tanrıtanımazların aksine Tanrı'yı bilir ama tanımazlar. Tanrı'nın yarattıklarını hatalı bulurlar ve Tanrı'nın çalışma tarzını beğenmezler.”

   Final kısmına geldiğimizde artık tamamen anlaşılmaktadır ki Piç kelimesi Hiç’e yapılmış bir gönderme. Hakan Günday tıpkı Kinyas Ve Kayra romanında yaptığı gibi kendisini kitaba gerçek ismiyle bir karakter olarak koymuştur. Aynı zamanda diğer karakterlerde kendisinden, olmak ya da olmak istemediklerinden izler taşımaktadır. Hepsinin tek bir ortak paydası var o da hiçlik.Hakan Günday'ın söyleşilerinden birisinde ona “Hangi karakteriniz olmak isterdiniz ?” sorusu yöneltilmişti.O da yanıtında bu nihilist karakterlerden birisi olamayacağını ima ederek"Bu soru sorulmasın diye kendimi kitaplarıma koyuyorum."demişti.Aslında tüm bu inceleme sonucunda karakterlerin olumlu mu olumsuz mu olduğu tartışmaya daha da açık hale geliyor ve devreye söz konusu tema pesimizm midir ? nihilizm midir ? sorusu giriyor.

“Evet, anne, benim… Lütfen beni kurtarın.”

Hakan ağlamaya, annesi konuşmaya başladı. Hakan, annesinin bütün şartlarını kabul etti.

“Söz veriyorum anne. Bir daha sizi hiç üzmeyeceğim. Size layık olmak için her şeyi yapacağım. Ne olur beni kabul edin.”

Hakan’ın annesi sancılandı ve çocuğunu ikinci kez doğurdu:

“Eve gel Hakan. Seni bekliyoruz.”

On saatlik bir yolculuğun ardından, ücreti ailesi tarafından ödenmiş olan otobüs koltuğundan kalkan Hakan, ücreti ailesi tarafından ödenecek olan bir taksi koltuğuna oturdu.

İçinde, ailesinin yaşadığı daireyi barındıran apartmanın asansörüne bindi. Üzerinde “6” yazan düğmeye bastı. Olduğu yerde döndü. Gömleğinin düğmelerini açıp sol yakasını omzuna indirdi. Asansörün aynasında, omzundaki kelimeyle göz göze geldi. Daktilo harfleriyle yazılmış ve derisine işlenmesinin üzerinden yirmi dört saat bile geçmediği için hâlâ simsiyah olan kelimeyi, kurumuş dudaklarını çatlatan bir gülümsemeyle okudu. Üç harflik bir kelimeydi: “HİÇ.”





   
     sonuç olarak Afgan,Cenk,Barbaros ve Hakan'ın tamamıyla nihilist, pesimist bir yapıda olduğunu ifade edemeyiz. Kaldı ki eserde realizmin yanı sıra , sinizm, mizantrop, anti sosyallik gibi kavramlarda müdahil olabiliyor.Ancak son aşamada şunu ifade etmekte fayda var;Piç,hiççilikle bağdaşan nitelikleriyle edebiyatımızda önemli bir örnek.Bu bağlamda dikkate alınabilecek eşsiz bir eser olduğunu kanıtlamış vaziyette ve bu kadar yoğun hiççilik içeren başka bir örnek Kinyas Ve Kayra da dahil olmak üzere yok.