Bir cümleyle
yaşadığı toprakların halkını, insanların hayatlarındaki psikolojik gelgitleri,
değişimin getirdiği gündelik zorlukları bizlere aktarabilen yönetmendir.
Filmlerinde çoğu zaman sembollere yerleştirilmiş eleştiriler görülür. Bence, Yavuz
Turgul’u bu aşamaya yaşadığı ülkenin değişimi getirmiştir. Arzu filmde
çalıştığı dönemde ticari amaçlı komedi filmleri yazsa da bu filmler de
hafızlarda yer edinmiş önemli filmlerdir. Benim gözümde çok iyi bir
gözlemcidir. Gerçek anlamda yaşayan ve yaşadığı zamanı iyi değerlendiren bir
yazardır. Filmlerindeki diyalogların hayattan koparılmış bir sayfa gibi
gerçekçi olması, söylemek istediklerini göze sokmamak adına belirli yöntemlerle
filmlerindeki sembollere yerleştirmesi beni her zaman etkilemiştir. Züğürt Ağa’da
insanlık, hak ve hiyerarşi harika bir biçimde işlenmiştir. Bir ağanın gerçek
anlamda ağa olması için elinde güç yani maddiyat olması gereklidir. Bu ağa
soylu aileden gelen biri de olabilir sadece zengin olduğu için de ağa olmuş
olabilir. Köydeki her insan ve o insanların kazancının bir kısmı onundur.
Maddiyattan ziyade, önce insanlardan düşünme yetisini alır. Sonra haklarını
daha da daraltarak seçme özgürlüğünü de kısıtlar. Hatta köyden çıkmak için
ağadan vize çıkması bile zorunludur. Esprili bir deyiş oldu ama Yaşar Kemal’in
İnce Memed romanında da bu ayrıntılı şekilde anlatılmaktadır. Köyden ağanın
izni olmadan çıkıldığında suç sayılmaktadır. Belki de ağa insanları kendi malı
olarak gördüğü için insanların gözlerini sıkı sıkı kapatmak ve kulaklarını tıkamak
ister. Eğer insanlar; hak, özgürlük, sömürü ve kişisel mülkiyet gibi kavramları
öğrenirse, onun boyunduruğu altında kalmayacaklardır. Bu yüzden insanların
fikir üretmek yerine tahıl üretmesi daha doğrudur. Bunun sonucunda şehre inmek
ağa için sıkıntı getirir. Şehir demek farklı görüşlerin olduğunu görmek
demektir. Çalıştığının kendine kaldığını sandığın ama aslında onu sana zorla
fazla para harcatan bir mekanizmadır. Ağanın kısıtladığı köyden çıkma olayını
bu defa çalıştığın yerlerdeki saat kısıtlamasıyla yaşarsın. Belki de kapitalizm
tüm insanların ağasıdır. Çalıştırır, kısıtlar, zamanını alır, aldığı zamandan
daha az ücret öder, emeğini kullanarak kendini geliştirir. Yavuz Turgul da bunu
fark etmiş bir yönetmendir ve bu konuyu filmlerinde alttan altta işler. Aşk
Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filminde, sinema sektöründe aşk filmleriyle
ünlü olan Haşmet Asilkan karakterini canlandırır Şener Şen. Yaptığı filmlerin
dışına çıkarak toplumsal konuları ele aldığı bir senaryo yazar. Fakat senaryoyu
okumadan önce ona gülen yüzler, senaryoyu okuduktan sonra kapıyı yüzüne
kapatır. Çünkü gerçekleri yansıtan, toplumu topluma anlatacak bir film kar
amacı güdülerek yapılamayacaktır. Zorluklarla kendine yapımcı olacak birini
bulur fakat film asla istediği gibi gitmez. Sürekli önüne engeller çıkar.
Giderek bu işi bir inada bindirir ve filmi öyle böyle bitirir. Ama çoğu zaman
karakterinden ödün vermesi gerekmiştir. Film beğenilmez. Evinde eski
yapıtlarının kamera filmlerini dağıtarak sinir krizi geçirir. Bu aslında
birikmişliğin getirdiği bir içsel boşalmadır. Yani yine kısıtlanan bir yaşam
izleriz. Sonuç hep aynıdır. Siteme yenilen karakterler… Eşkıya bunlardan
ayrılsa da onu da bu kategoriye yerleştirmek mümkündür. Sonunda düşüş vardır.
İnsanlık alçalıyor içinde bulduğu bu sistem yine göklere çıkıyordur. İnsanlık
aslında kendi kendinin sonunu getiriyordur. Yavuz Turgul bunları işlerken
karamsar bir dil yerine karma bir dil tercih etmiştir. Çeşitli kısımlara
güldürüler de eklemiştir. Onun filmlerinde sıkıldığımı hatırlamıyorum. Tersine heyecanlandığımı
ve üzüldüğümü hatırlıyorum. Hele de Gönül Yarası filminde beni derinden
etkileyen müzikler ve oyunculuklar olmuştur. Meltem Cumbul ve Şener Şen’in yanı
sıra Timuçin Esen’in de yer aldığı bu filmi izlemenizi tavsiye ederek noktayı
koyuyorum.