26 Kasım 2018 Pazartesi

Yavuz Turgul, Türk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni…


Bir cümleyle yaşadığı toprakların halkını, insanların hayatlarındaki psikolojik gelgitleri, değişimin getirdiği gündelik zorlukları bizlere aktarabilen yönetmendir. Filmlerinde çoğu zaman sembollere yerleştirilmiş eleştiriler görülür. Bence, Yavuz Turgul’u bu aşamaya yaşadığı ülkenin değişimi getirmiştir. Arzu filmde çalıştığı dönemde ticari amaçlı komedi filmleri yazsa da bu filmler de hafızlarda yer edinmiş önemli filmlerdir. Benim gözümde çok iyi bir gözlemcidir. Gerçek anlamda yaşayan ve yaşadığı zamanı iyi değerlendiren bir yazardır. Filmlerindeki diyalogların hayattan koparılmış bir sayfa gibi gerçekçi olması, söylemek istediklerini göze sokmamak adına belirli yöntemlerle filmlerindeki sembollere yerleştirmesi beni her zaman etkilemiştir. Züğürt Ağa’da insanlık, hak ve hiyerarşi harika bir biçimde işlenmiştir. Bir ağanın gerçek anlamda ağa olması için elinde güç yani maddiyat olması gereklidir. Bu ağa soylu aileden gelen biri de olabilir sadece zengin olduğu için de ağa olmuş olabilir. Köydeki her insan ve o insanların kazancının bir kısmı onundur. Maddiyattan ziyade, önce insanlardan düşünme yetisini alır. Sonra haklarını daha da daraltarak seçme özgürlüğünü de kısıtlar. Hatta köyden çıkmak için ağadan vize çıkması bile zorunludur. Esprili bir deyiş oldu ama Yaşar Kemal’in İnce Memed romanında da bu ayrıntılı şekilde anlatılmaktadır. Köyden ağanın izni olmadan çıkıldığında suç sayılmaktadır. Belki de ağa insanları kendi malı olarak gördüğü için insanların gözlerini sıkı sıkı kapatmak ve kulaklarını tıkamak ister. Eğer insanlar; hak, özgürlük, sömürü ve kişisel mülkiyet gibi kavramları öğrenirse, onun boyunduruğu altında kalmayacaklardır. Bu yüzden insanların fikir üretmek yerine tahıl üretmesi daha doğrudur. Bunun sonucunda şehre inmek ağa için sıkıntı getirir. Şehir demek farklı görüşlerin olduğunu görmek demektir. Çalıştığının kendine kaldığını sandığın ama aslında onu sana zorla fazla para harcatan bir mekanizmadır. Ağanın kısıtladığı köyden çıkma olayını bu defa çalıştığın yerlerdeki saat kısıtlamasıyla yaşarsın. Belki de kapitalizm tüm insanların ağasıdır. Çalıştırır, kısıtlar, zamanını alır, aldığı zamandan daha az ücret öder, emeğini kullanarak kendini geliştirir. Yavuz Turgul da bunu fark etmiş bir yönetmendir ve bu konuyu filmlerinde alttan altta işler. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filminde, sinema sektöründe aşk filmleriyle ünlü olan Haşmet Asilkan karakterini canlandırır Şener Şen. Yaptığı filmlerin dışına çıkarak toplumsal konuları ele aldığı bir senaryo yazar. Fakat senaryoyu okumadan önce ona gülen yüzler, senaryoyu okuduktan sonra kapıyı yüzüne kapatır. Çünkü gerçekleri yansıtan, toplumu topluma anlatacak bir film kar amacı güdülerek yapılamayacaktır. Zorluklarla kendine yapımcı olacak birini bulur fakat film asla istediği gibi gitmez. Sürekli önüne engeller çıkar. Giderek bu işi bir inada bindirir ve filmi öyle böyle bitirir. Ama çoğu zaman karakterinden ödün vermesi gerekmiştir. Film beğenilmez. Evinde eski yapıtlarının kamera filmlerini dağıtarak sinir krizi geçirir. Bu aslında birikmişliğin getirdiği bir içsel boşalmadır. Yani yine kısıtlanan bir yaşam izleriz. Sonuç hep aynıdır. Siteme yenilen karakterler… Eşkıya bunlardan ayrılsa da onu da bu kategoriye yerleştirmek mümkündür. Sonunda düşüş vardır. İnsanlık alçalıyor içinde bulduğu bu sistem yine göklere çıkıyordur. İnsanlık aslında kendi kendinin sonunu getiriyordur. Yavuz Turgul bunları işlerken karamsar bir dil yerine karma bir dil tercih etmiştir. Çeşitli kısımlara güldürüler de eklemiştir. Onun filmlerinde sıkıldığımı hatırlamıyorum. Tersine heyecanlandığımı ve üzüldüğümü hatırlıyorum. Hele de Gönül Yarası filminde beni derinden etkileyen müzikler ve oyunculuklar olmuştur. Meltem Cumbul ve Şener Şen’in yanı sıra Timuçin Esen’in de yer aldığı bu filmi izlemenizi tavsiye ederek noktayı koyuyorum.